12 Aralık 2014 Cuma

ÇEVRE VE İNSAN HAKLARI (VALİDEBAĞ SAVUNMASI) DERS NOTLARI



Anayasa Hukuku Öğretim Üyesi Sayın Prof. İbrahim Kaboğlu'nun 2 Aralık 2014 günü saat 17:00'de Üsküdar Belediyesi önünde verdiği Çevre ve İnsan Hakları dersinin ders notları aşağıda verilmiştir.
Bu derse avukatlar ve halk katılmış olmasına rağmen Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen katılmamıştır.

ÇEVRE VE İNSAN HAKLARI (VALİDEBAĞ SAVUNMASI)


Konuyu kısaca dört başlık altında ele alacağım:

-Çevre hakkının insan hakları genel kuramına katkısı,
-1982 Anayasası çerçevesi: Devlet/birey/çevre
-Çevresel konular: anayasal dayanak ve araçlar,
-Devlet ve yurttaşlar: haklar/ödevler ve yükümlülükler.

I.- ÇEVRE HAKKININ İNSAN HAKLARI GENEL KURAMINA KATKISI


Bilindiği gibi yaşam hakkı, insan haklarının sert çekirdeğini oluşturur. Çevre hakkı, sadece insanların değil, hayvan ve bitkilerin ( fauna ve flora ) de yaşam hakkını kapsamına aldığı için, sert çekirdekle bağlantı kurulması gereken bir haktır. Bu bakımdan, çevre hakkı (çevresel haklar), insan hakları genel kuramını etkileyen, zenginleştiren, hatta dönüşüme uğratan bir hak niteliği taşımaktadır.Çevre koruması ve çevresel değerler, 20. yyıl sona ererken Anayasaların içeriği üzerinde kayda değer etkiler yaratmaya başladı. 1997 Polonya Anayasası örnek olarak belirtilebilir: Çevre koruması, hak ve özgürlükleri sınırlama nedeni olarak Anayasa’da yer aldı.21. yyıl başında Anayasalar, Afrika, Asya, Amerika ve Avrupa olmak üzere bütün kıtalarda çevresel konuları,

-çevresel yaptırımları ve eğitim hakkını kapsamına alacak genişlikte
-çok yönlü ve somut hükümlerle düzenler hale gelmiş buluyor.

Önce, devlet ve iktidarı, sonra hak ve özgürlükleri düzenleme konusu yapan Anayasalarda, yeryüzü parçası olarak artık “ülke” daha görünür bir biçimde yer almakla, adeta, ülkenin anayasallaşması veya tersine anayasanın ülkeselleşmesi sürecine tanık olmaktayız. Yeni anayasa süreçleri için, anayasa konularının varlık sıralamasına göre yer değiştirmesi tasarlanmalıdır. (Unutmamak gerekir ki, insan, doğa sayesinde var; devlet de insan sayesinde; insan ve devlet, varlığını çevre ve doğaya borçlu). Bu nedenle, varlık sıralaması, Anayasa’nın üç ana konusunu da ortaya koymakta. Şöyle;

-önce, ülke,
-sonra, insan,
-en sonunda devlet.

Bu varlık sıralaması, devlete, çevre ve insana karşı, insana ise çevreye karşı sorumluluk ve ödevler yüklemektedir.

II.- 1982 ANAYASASI ÇERÇEVESİ: DEVLET/BİREY/ÇEVRE


Çevre hakkı: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” (md.56)

Çerçeveyi belirleyen üç maddeyi hatırlatmakla yetineceğim: 11, 138 ve 56.1)

1) Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü:

“Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır” (md.11). (Üsküdar Belediyesi de, Anayasa ile bağlıdır).

2) Mahkemelerin bağımsızlığı :

“Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” (md.138). (Bu yükümlülük, Üsküdar Belediyesi için de geçerlidir).

3) Çevrenin korunması:

"Çevre kirlenmesini önlemek, çevre sağlığını korumak ve çevreyi geliştirmek, Devletin ve vatandaşların ödevidir."(md.56).

Önlemek, korumak ve geliştirmek; devlet için bir yükümlülük, birey için hem bir hak, hem de ödevdir. ( Yükümlülük, Üsküdar belediyesi için de geçerlidir.)

III.- ANAYASAL DÜZENLEME ALANLARI VE ARAÇLARI


1) Hangi konu ve alanlar? 

Çevresel haklar (kentli olma hakkı dahil), dayanağını birçok Anayasa maddesinde bulur:

-Sağlıklı ve düzenli kentleşmek (md.23),
-Kıyılardan yararlanma ve kıyıları koruma (md.43),
-Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması (md. 56),
-Şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama (md.57),
-Tarih, kültür ve tabiat varlıklarını korumak (md.63),
-Doğal zenginlikler ve kaynakların korunması (md.168),
-Ormanların korunması ve geliştirilmesi (md.169),
-Orman köylüsünün korunması (md.170).
Bu maddelerin öncelikli muhatabı Devlettir:

Anayasa’nın düzenlediği bu alanlar, hem ilgili maddeler hem de 56. Madde gereği, önleme, düzenleme, planlama, koruma, örgütleme ve geliştirme şeklinde, “devletin yükümlülüğü” nü öngörmektedir. Devlet organlarının bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri Anayasa ihlalidir; anayasal hak ve ödevlerini yerine getirmeye çaba gösteren yurttaşlara kolluk güçleri ile müdahale etmeleri ise, konusu suç teşkil eden kanunsuz emirdir (Anayasa, md.137).2)

2) Hangi araçlar? 

Yurttaşlar açısından; anayasal düzenleme konularına ilişkin bilgilenme, izleme, katılım, karşı çıkma ve gerekli başvuru yollarına başvurma, hem ödev hem de haktır.“Anayasal araçlar”, bunların dayanaklarını sunmaktadır:

-Bilgilenme hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü (md.25, 26),

-Toplanma, gösteri ve örgütlenme özgürlükleri (md.34, 33),

-Hak arama özgürlüğü (md.36).

IV.-DEVLET VE YURTTAŞLAR: YÜKÜMLÜLÜK VE HAK DİYALEKTİĞİNİN ANLAMI


Madde 56’nın gerekleri, Anayasa’nın değinilen maddelerinin etkili bir biçimde kullanılmasıyla yerine getirilebilir ancak. (Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve onların devlet organları için doğurduğu yükümlülük ve yurttaşlar için öngördüğü hakları da unutmamak gerekir; burada, Anayasa içi olanakların önemine dikkat çekmekle yetiniyorum).

Tarihi, kültürel ve doğal değerler olarak çevresel hakların gerçekleşmesi, devlet tarafında, “yükümlülük, görev ve sorumluluk” ; yurttaş tarafında ise, “hak ve ödev” gereklerinin yerine getirilmesi ölçüsünde mümkündür.

1) Siyasal toplum (devlet) tarafında muhataplar

(artan sorumluluk halkalarına göre);

-Bütün yöneticiler,
-Seçimle gelen yöneticiler,
-Hukuk diplomasına sahip olan ve Baro’ya kayıtlı yöneticiler.

2) Sivil toplum (yurttaş) tarafında muhataplar

( artan sorumluluk derecelerine göre);

-Bütün yurttaşlar (bireyler), burada bulunan Validebağ gönüllüleri,
-Avukatlar (savunma hakkı özneleri ) olarak sizler,
-Uzmanlar: bu konuda çalışan kişiler ve öğretim üyeleri (bilim ve eleştiri özgürlüğü).

3) Validebağ savunması açısından konunun anlamı:

a.- Anayasa madde 36 çerçevesinde hak arama özgürlüğü;
-meşru araçla,
-toplu olarak,
-meşru amaç için
kullanılıyor.
b.- Meşru amaç; yaşam mekanları ve bileşenlerinin korunmasıdır:
-İnsan,
-Hayvan (fauna),
-Bitki (flora).
c.- Eylemli toplu hak kullanımı: burada yapılan, Anayasa madde 56 gerekleri doğrultusunda, görev + sorumluluk destekli eylemli bir toplu hak kullanımıdır.
Bu duyarlılık halkalarını genişletmek, sadece bizlerin nitelikli bir ülkede yaşama hakkının bir gereği değildir; aynı zamanda gelecek kuşaklar için onurlu bir ödevdir.

Profesör İbrahim Özden Kaboğlu
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı

1 Aralık 2014 Pazartesi

VALİDEBAĞ KORUMA KAVRAMI


Validebağ Gönüllüleri tarafından Haziran 2014'de yayınlanmıştır.

VALİDEBAĞ  KORUMA  KAVRAMI



Validebağ Korusu nasıl bir yerdir? : Üsküdar Altunizade’de bulunan ve 354.000 m2 alana sahip Validebağ Korusu (Koru), İstanbul’un Anadolu yakasının ikinci en büyük yeşil alanıdır. 1927 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın kullanımına tahsis edilmiş olan Koru’da Öğretmenevi olarak hizmet veren Adile Sultan Kasrı, Abdülaziz Av Köşkü, Çamlı Köşk gibi tarihi eserler bulunmaktadır. Sağlık Meslek Lisesi ile Üsküdar Devlet Hastanesi ek birimleri de burada faaliyet göstermektedir. Anıt ağaçlar da dahil olmak üzere, çok çeşitli ağaç, bitki, böcek ve kuş türlerini barındıran, daha önce döner sermaye ile bakımlı bir durumda olan Koru, 1980’li yıllarda kaderine terk edilmiştir. 1990’lı yılların sonunda deresi kurutulmuş, çevrede çok sayıda inşaat başlatılmış ve her sene ilkbahar ve sonbaharda Koru’da konaklayan leylekler artık gelmemeye başlamışlardır. Her şeye rağmen doğal güzelliğini ve ekosistem olma özelliğini koruyan korumuz gün boyunca, özellikle sabahları spor, yürüyüş ve gezinti amaçlı olarak yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Hızla betonlaşan ve düzensiz büyüyen İstanbul’da şehrin gürültüsünden, kalabalığından ve pis havasından kaçmak isteyenler için bir sığınak işlevini sürdürmektedir. 1999 yılında görüldüğü gibi, depremlerden sonra insanların binlerce çadır kurarak sığındıkları doğal bir toplanma alanıdır.

Validebağ Gönüllüleri’nin çabaları sonucunda Validebağ Korusu, 1999 yılında İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu (KK) tarafından I. derece doğal SİT alanı ilan edilmiştir. Ayrıca içindeki tarihi binalar da tescil edilmiştir. Bu kararın anlamı, Koru’da Koruma Kurulu’nun onayı olmaksızın hiçbir faaliyetin yapılamayacağıdır. Ancak rant amaçlı olarak çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından masum ve ulvi amaçlar arkasına gizlenerek sürekli ihlaller yapılmaktadır. Validebağ Gönüllüleri’nin yıllar süren çabaları sonucunda Koru’da toplu piknikler ve mangallı piknik yapılması yasaklanmıştır. Koru’da biriken çöpler, kısmen Koru’da faaliyet gösteren kurumların görevlilerince, zaman zaman da gönüllüler tarafından toplanmaktadır.

Validebağ Gönüllüleri kimdir? : 1995 yılından itibaren Altunizade Muhtarı Cafer Koç’un öncülüğünde mahalle sorunlarını görüşmek üzere bir araya gelen Altunizade Mahallesi sakinleri, zamanla bu toplantıları düzenli bir hale dönüştürdüler. Emlak vergilerinin yüksekliği, kaldırım işgalleri gibi konularda seslerini duyurdular; komşularının takdirini ve desteğini kazandılar. 1998 yılına kadar Altunizade Yurttaş İnisiyatifi adıyla faaliyet gösterdiler. 1998 yılı sonuna doğru, Validebağ Korusu’nun bir bölümünün hastane yapılmak üzere Marmara Üniversitesi’ne tahsis edildiği haberinin duyulması üzerine, Altunizade’nin yanında, Acıbadem, Barbaros ve Koşuyolu mahallelerinden de yüzlerce yurttaş bir araya gelerek tepkilerini gösterdiler. Öğretmenevi’nde yapılan kalabalık toplantılardan birinde Koru’nun doğal SİT alanı ilan edilmesi için KK’na başvurulması kararı alındı. Aralık 1998’de 6.000’i aşkın imzayla başvuru yapıldı. SİT kararından sonraki çeşitli ihlaller, yurttaşlara bu toplantıların ve tepkilerin sürekli hale getirilmesi gerektiğini gösterdi ve Validebağ Gönüllüleri (VG) böylece ortaya çıktı. 1999 depreminden sonra afetlere karşı hazırlıklı olmanın bilincine varan VG, ilk yardım, yangın söndürme, arama kurtarma, eğitimci eğitimi gibi çok sayıda eğitim aldılar. Böylece kendilerini afetlere karşı daha hazır hissettikleri gibi, komşularının da bilinçlenmesine yardımcı oldular, eğitimler verdiler. Koru’nun korunması için çeşitli hukuki girişimlerde de bulunan VG, bu girişimleri güçlü bir şekilde sürdürebilmek için Ocak 2001’de Validebağ Gönüllüleri Derneği’ni kurdu.


Validebağ Gönüllüleri Validebağ Korusu’nda niçin ve nasıl söz sahibi? : VG, herhangi bir yerde resmi kurumlarca yapılacak değişikliklerin orada yaşayan halkın görüşünün sorularak, onayının alınarak yapılması gerektiğinin bilinciyle, Koru’da yapılacak herhangi bir değişiklik/faaliyet olduğunda müdahil olmaya çalışmaktadır.
Bunun 2 haklı temeli vardır :
1)      VG, yıllardır yaptığı çalışmalarla geniş bir kamuoyu desteği kazanmıştır. Düzenlediği toplantılara ve imza kampanyalarına binlerce coşkulu insan katılmıştır. Koru’daki SİT kararı ihlalleri, yürüyüş ve spor yapan mahalleliler tarafından hemen VG’ne bildirilmekte, müdahale edilmesi istenmektedir. Bir başka deyişle mahalle sakinleri, Koru’yu koruyabilmek için devlet yetkilileri yerine VG’nü muhatap almaktadırlar. 
2)      İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 4.8.2004 tarihli, 17 sayılı kararında VG’ni Koru ile ilgili hususlarda görüşü alınması gereken taraf olarak işaret etmiştir.

Validebağ Gönüllüleri ne istiyor? :
VG, tüm insanlara olduğu gibi, dünyayı paylaştığımız diğer tüm canlılara da saygı ve sevgi ile yaklaşmamız gerektiği düşüncesindedir. Buradan hareketle Koru’da yaşayan hayvan, ağaç, çalı, ot, kuş, böcek ayırt etmeksizin tüm canlıların insanlar kadar yaşama hakkı olduğunu savunur. Dolayısıyla, “ihtiyaç” olduğu iddia edilen bazı projelerin uygulanması uğruna, Koru’da yaşayan diğer canlıların öldürülmesine göz yummamaya ilke olarak karar vermiştir. VG bu ilkeyi sadece soyut bir eşitlik veya doğa sevgisi nedeniyle değil, aynı zamanda insanların gelecekte sağlıklı bir şekilde yaşamaya devam edebilmeleri adına gerekli olduğu için de benimsemiştir. Aşağıdaki istekler, bu ilkenin somut yansımaları olarak görülmelidir.

1)      Doğallığı, yeşilliği korumak için SİT kararının yetmediğini gören VG, bu kararı hayata geçirmek için, aynı zamanda yasal bir zorunluluk da olan, Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın (KANİP) hazırlanması ve uygulanması konusunda başından beri ısrarcı olmuştur. Resmi makamlar nezdindeki girişimler sonucunda, KANİP çok gecikmeli olarak 2013 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama Müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır. Bu plan hakkındaki itirazlarını 2013 yılı içinde yazılı olarak bildiren VG, konunun takipçisi olmaya devam etmektedir.
2)      Koru’nun geniş ve özel bir alan olması nedeniyle özel bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Koru içinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Öğretmenevi, Huzurevi ve Sağlık Meslek Lisesi, Sağlık Bakanlığı’na bağlı Üsküdar Devlet Hastanesi ek birimleri faaliyet göstermektedir. Ayrıca Koru’daki varlığı hukuk dışı olan “İzci Evi” de Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlıdır. Bu kurumların her birinin ayrı bir yöneticisi vardır. Bu yöneticiler arasında uyumu sağlayacak, Koru’nun genel güvenliğinden, bakımından ve düzeninden sorumlu olacak bir “kampüs müdürü” veya “koordinatör” ünvanlı bir yetkilinin Koru’da görevlendirilmesi için taleplerimiz sonucunda Nisan 2013’te Koru’ya bir koordinatör atanmıştır. Koordinatörün sorumluluk alanı ile görev ve yetkilerinin daha açık ve somut olarak belirtilmesi ve bunların Koru’da faaliyet gösteren birimlerin yöneticilerine bildirilmesi gerekmektedir. VG bu konuda müdahil ve takipçi olmaya devam edecektir.
3)      Gerçek bir koruma uygulaması için Koru’da bulunan doğal ve tarihi varlıkların ayrıntılı bir envanterinin çıkarılması gerekmektedir. Geçmiş yıllarda VG, uzmanların katkısıyla ağaç ve kuş sayımı yapılmasına öncülük etmiştir. Ancak bu çalışmaların daha ayrıntılı bir biçimde yapılması ve belli aralıklarla tekrarlanması gerekmektedir. Bunun için üniversitelerin ve çeşitli kurumların bilimsel ve kadro desteğine ihtiyaç vardır. Bu çalışmalar sonunda anıt ağaçlar belirlenip tescil edilmeli ve özel korumaya alınmalıdır. Diğer ağaçların da numaralandırılması, hatta isimlendirilmesi sağlanmalıdır. Çünkü Koru’da çok sayıda anıt ağaç ve anıt olmaya aday yüzlerce ağaç bulunmaktadır. 2006 yılında İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü ile Üsküdar Belediyesi arasında imzalanan protokol, Koru’nun SİT alanı olduğu dikkate alınmadan yapıldığı için VG tarafından mahkemeye başvurularak 2011 yılında iptal ettirilmiştir. 2007 yılında bu protokole dayanılarak İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğretim üyelerince hazırlanan Amenajman ve Silvikültür Planı, bazı olumlu yanlarına karşın, hazırlanma aşamasındaki eksiklikler ve önerdiği bazı sakıncalı hususlar ile, Koru için yapılan bilimsel çalışmaların, pek de mükemmel olmayan bir örneğidir. VG, Koru’da yapılacak bu tür bilimsel çalışmalarda da etkin bir biçimde yer alma isteğini her zaman ifade etmiş olup, 2013 yılında kendi imkanlarıyla anıt ağaç tespit çalışmasını başlatmış, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Şube Müdürlüğü’ne sunmuş, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne de konu hakkında bilgi vermiştir.
4)      Koru’da SİT kararı alındıktan sonra “restorasyon” adı altında Abdülaziz Av Köşkü’nün müştemilatı niteliğindeki ahırlar yıkılmış, yerine tamamen yeni binalar yapılmış ve buraya hukuk dışına çıkılarak “İzci Evi” ve “İzci Okulu” adı verilen oluşumlar yerleştirilmiştir. Sürekli olarak Koru’dan yeni alanları bünyesine katıp genişleyerek oldukça büyük bir ticari işletmeye dönüşen, yıl boyunca genel olarak izcilikle ilgili önemli bir faaliyeti de bulunmayan bu oluşumun derhal korudan çıkartılması sağlanmalıdır. VG’nin buna yönelik talepleri resmi makamlarca göz ardı edilmiş, hukuk dışı durumun devamına neden olunmuştur. Yılda bir kez yüzlerce izci Koru’ya toplanmakta, ateş yakılmakta, ağaçlara, bitki örtüsüne, diğer canlılara, toprağa zarar verilmekte, geride yığınla çöp bırakılmaktadır. KK 7.9.2005 tarihli, 917 sayılı kararında bu binaların kaldırılmasını, izcilik faaliyetinin Koru dışına çıkarılmasını istemiş olmasına karşın, bu karar uygulanmamıştır.
5)      İzcilik faaliyetleri için Koru’ya dikildiği söylenen bayrak direkleri ve aydınlatma direği kaldırılmalıdır. İnsanların yoğun olarak kullandıkları Öğretmenevi, Huzurevi, ve Hastane’nin yakın çevresi dışında Koru’nun aydınlatılması, Koru’daki yaban hayatına zarar vermektedir. Yukarıda sözünü ettiğimiz belli yerlerdeki aydınlatmaların da yaban hayatına zarar vermeyecek düzeyde tutulması önemli ve  gereklidir.
6)      Abdülaziz Av Köşkü, KK kararları çerçevesinde tarihi ve sanatsal özelliklerine uygun bir müzeye dönüştürülmelidir. Bunun için ivedilikle “İzci Müzesi” olmaktan çıkarılmalı ve bu ismi içeren tabelalar kaldırılmalıdır.
7)      Üzeri kapatılarak kanalizasyona bağlanmadan önce Koru’nun en azından bir bölümünün, dolayısıyla leyleklerin ve diğer kuşlarla hayvanların su kaynağı olan dere, tekrar açığa çıkarılmalı, temiz bir şekilde akması sağlanmalıdır.
8)      Koru’da güvenlik : Koru’da fuhuş yapıldığı, esrar çekildiği, Koru’nun tinercilerin mekanı olduğu gibi bazı iddialar zaman zaman ortaya atılmış, ancak bazı tekil olaylar dışında bu olayların gerçekliği kanıtlanamamıştır. Buna karşılık, çeşitli kurumların rant amaçlı projeler nedeniyle Koru’ya iş makinaları soktuğu bilinmektedir. Ayrıca son yıllarda Üsküdar Belediyesi yaz aylarında Koru’dan tankerlerle su çekmiş olup, Koru’nun yeraltı sularını tüketme tehlikesi taşıyan bu işlem, VG’nin ve Koru’ya atanan Koordinatör Osman Acar’ın çabalarıyla sona erdirilmiştir. 2006 yılında yapılan ve VG’nin 2011 yılında iptal ettirdiği protokole dayanarak Koru’ya yerleştirdiği özel güvenlik görevlileri, Koru’daki güvenlik konularıyla hiçbir zaman ilgilenmemişlerdir. Yine Koordinatörün çabalarıyla bu görevliler Ağustos 2013’te Koru’dan çekilmişlerdir. Koru’da güvenlik görevlisi çalıştırmak yararlı olabilir. Fakat bunun, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çözümlenmesi gerekir. Ayrıca bu kişilerin görev ve yetkileri açık olarak belirtilmelidir. En az bunun kadar önemli olan bir husus da, Koru’nun girişlerinin kontrol altına alınmasıdır. Bununla, halkın spor, yürüyüş vb. amaçlı giriş-çıkışının kısıtlanması kesinlikle amaçlanmamaktadır. Fakat, ticari minibüslerden su dağıtıcılarına, evlere pizza servisinden Koru’ya moloz döken kamyonlara kadar çok geniş yelpazede bir trafik, Koru’nun toprağını, ağaçlarını, bitki örtüsünü, doğal dengesini giderek daha fazla tahrip etmiştir ve etmektedir. Koru girişlerinin kontrolü için hazırlanan ayrıntılı bir taslak öneri, VG tarafından İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne 2013 yılında sunulmuştur. Koru’da görevlendirilecek güvenlik görevlilerinin etkin ve yararlı olabilmesi, yapılan bu taslak çalışmayla bir bütünlük içinde ele alınırsa sağlanabilecektir. VG, Koru’da güvenlik konusunda alınacak kararlarda ve bunların uygulamalarında söz sahibi olmak için isteklidir.
9)      Çeşitli nedenlerle Koru’ya bırakılan çöplerin düzenli bir biçimde toplanması sağlanmalıdır. Bu amaçla, Koordinatör’ün önderliğinde, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesi içinde bir çözüm geliştirilmelidir. Çöplerin toplanması kadar önemli olan bir husus da, Koru’ya gelenlerin çöplerini Koru’ya bırakmamalarının sağlanmasıdır. Zaman zaman Koru’da çöp toplama etkinlikleri düzenleyen VG, Koru’yu kullananları bilinçlendirme, eğitme, uyarma konusunda etkin rol almaya hazırdır.
10)  Korunun herhangi bir yerinde açık havada toplu piknik, mangallı piknik, düğün, nişan, kına gecesi gibi. gürültülü ve ışıklı eğlence, şenlik, panayır, festival, film çekimi, yerel ya da uluslararası spor karşılaşması, izci toplantısı vb. kalabalık etkinliklerin yapılması önlenmelidir. Bu tür etkinlikler, doğal ve yaban hayata zarar verdiği gibi, huzurevi başta olmak üzere çevre sakinlerini de rahatsız etmektedir.
11)  Koru’da herhangi bir şekilde ve amaçla yeni bina yapılmamalı, toprak betonla veya taşla kaplanmamalıdır. Yapılabilecek inşai faaliyet KK’ndan önceden yazılı izin alınması koşuluyla, mevcut binaların ve yolların tamiri ve bakımı ile sınırlı kalmalıdır. SİT kararında tescillendiği bildirilen tarihi binalar başta olmak üzere Koru’da bulunan binaların bakım ve onarımlarının zamanında ve usulüne uygun biçimde yapılmasına özen gösterilmelidir.
12)  Gereğinden geniş ve uzun yapılmış, bazı asfalt, beton veya mıcır yollar ve otopark alanları ile 2009 yılı başlarında kros şampiyonası yapılacağı gerekçesiyle açılan ve genişletilen yollar daraltılmalı ya da tamamen ortadan kaldırılarak toprak doğal haline getirilmelidir.
13)  Konuyla ilgili bilim insanlarının yazılı görüşü alınmaksızın Koru’da rastgele ağaç dikimi, kesimi, budaması veya ilaçlaması yapılmamalıdır. Ağaçlar son yıllarda ehil olmayan kişiler tarafından rastgele, zamansız ve bilimsel olmayan bir biçimde budanmaktadır. Budama işlemi, sadece bu işin uzmanları tarafından, gerektikçe, zamanında ve bilimsel yöntemlere uyularak orman mühendislerinin yakın gözetiminde yapılmalıdır. Geçmiş tecrübeler, zamansız ve yanlış budamalar nedeniyle çok sayıda ağacın kuruduğunu göstermiştir. Ağaç kesimi, insan hayatı veya korudaki doğal hayat için tehlike yaratma gibi zorunlu nedenler dışında hiç yapılmamalıdır. Koruya yeni ağaç dikimi ise, konuyla ilgili tüm disiplinlerden (orman mühendisi, kuş bilimcisi) bilim insanlarının katılımıyla yapılacak bir çalışma sonucunda yapılabilmelidir. Herkesin iyiniyetle, fakat bilgisizce yapabildiği ağaç dikme işlemlerinin uzun vadede koruya zarar verdiği unutulmamalıdır.
14)  Koru’da yangına karşı ciddi önlemler alınmalıdır. Hemen hemen her sene yangın geçiren Koru’nun doğal dengesi böylece daha çok bozulmaktadır. VG ile İtfaiye yetkilileri arasında yapılan yazışma ve görüşmeler sonucunda Koru’nun belirli yerlerine yangın muslukları (hidrantlar) konulması için mutabakata varılmış olup, ayrıntılara ilişkin sorunların çözümlenmesi beklenmektedir.
15)  Validebağ Korusu’nun 1999 depreminde toplanma alanı olarak kullanıldığı göz önüne alınarak, Koru’da afet yönetimine ilişkin önlemler alınmalıdır. Deprem vb. doğal afet durumlarında çadır kurulabilecek alanlar önceden belirlenmeli ve bu alanlar dışında çadır kurulmasına izin verilmemelidir. Ayrıca afet halinde kurulan çadırlarda kalacakların bazı ihtiyaçlarını karşılayabilecek seyyar lojistik destek önceden planlanarak her an kullanıma hazır bulundurulmalıdır.

Son söz olarak, Koru, üzerinden rant sağlanacak bir alan olmayıp, VG ile mahalle sakinleri de bir kişiye/kuruma rakip veya düşman değildir ve öyle görülmemelidir. Koruyla ilgili proje üreten herkesin hukuka uyması ve kullanmaya değil, korumaya öncelik vermesi gerekmektedir. Korunmayan bir yerin uzun vadeli olarak kullanılmasının da söz konusu olamayacağı unutulmamalıdır.


Haziran 2014 
Validebağ Gönüllüleri